26 Nisan 2010 Pazartesi

Esra Kaya


26/04/2010

Sevdiği erkekle kaçarak evlendiği için, erkek kardeşi Ferhat Ekinci tarafından bıçaklanarak öldürülen 21 yaşındaki Esra Kaya'nın tuttuğu günlükte, katili olan kardeşinin 'sürpriz' yaparak gelmesinden çok mutlu olduğunu yazdığı ortaya çıktı. Esra Kaya günlüğünde, “İyi ki geldi canım benim. İçlerinde beni en iyi anlayan kardeşim Ferhat'tır. Bana hep şunu söyler. 'Düşenin halinden düşen anlar' diye. O da çok sevdiği için beni anlıyor. Of ya içim çok sıkılıyor” cümleleri yer aldı.


Şanlıurfa’da askerlik görevini yapan Ağrılı 23 yaşındaki Cihan Nur Kaya, sürücü ehliyeti almak için Şanlıurfa Halk Eğitim Merkezinde açılan kursa devam ederken, burada biçki- dikiş kursuna katılan Esra Ekinci ile tanıştı. Ekinci ailesi kızlarını vermek istemeyince iki genç Cihan Nur’un 5 ay önce terhis olmasının ardından Ağrı’ya kaçtı. Ağrı’da resmi nikah kıyarak evlenen ablası Esra Kaya’nın evine Şanlıurfa’dan konuk olarak gelen 19 yaşındaki Ferhat Ekinci, 22 Nisan günü ablasını töreye karşı çıktığı için bıçaklayarak öldürdü. Olay sırasında cinayeti cep telefonu ile ailesine dinleten Ferhat Ekinci tutuklanırken, ablası Ağrı’da gözyaşları arasında toprağa verildi.

...

Haber: Radikal

'Sapık' babaya 12 yıl hapis istemi

26/04/2010

EDİRNE - Uzunköprü İlçesi’nde öz kızına 13 yaşından itibaren 8 yıl boyunca tecavüz eden ve kızından 2 çocuğu olan baba 53 yaşındaki R.B., kızından olan ve 17 yaşına gelen kızına da cincel tacizde bulundu. Genç kızın intihara kalkışmasıyla ortaya çıkan olay sonrası tutuklanan baba hakkında, 7 yıldan 12 yıla kadar hapis cezası istendi.

Edirne Cumhuriyet Savcısı Fahri Mutlu Tosun, tutuklu sanık R.B. hakkında, ‘Mağdurun beden ve ruh sağlığını bozacak şekilde zincirleme cinsel saldırı’ suçundan başlattığı soruşturmayı tamamladı. Savcı Tosun tarafından hazırlanan ve sanığın 7 yıldan 12 yıla kadar hapisle cezalandırılması istenen iddianame, 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi.

Edirne Cumhuriyet Savcısı Fahri Mutlu Tosun iddianamesinde, Uzunköprü’nün Kurttepe Köyü’nde bir maden ocağında işçi olarak çalışan sanık R.B.’nin, öz kızı F. ile 13 yaşında olduğu 1988 yılından, evlendiği 1996 yılına kadar 8 yıl boyunca zor kullanarak cinsel ilişkiye girdiğini yazdı. Cumhuriyet Savcısı Mutlu iddianamesinde, bu tecavüzler sırasında F.'nin 1992 yılında H.’yi, 1983 yılında B.'yi dünyaya getirdiğini belirtti.

KIZINDAN OLAN KIZINA DA TACİZ

İddianamede, baba R.B.'nin bir süre sonra memleketi Karabük’e döndüğü, burada öz kızına tecavüzü sonucu doğan oğlu H.’yi evlatlık verdiği, tecavüz ettiği kızı F.'yi de komşu köyde tek gözü görmeyen birisi ile evlendirdiği anlatıldı. Sanık babanın, kızından olan kızı B.'yi eşinden olmuş gibi nüfusuna kaydettirdiği ve 17 yaşına gelen B.'yi de taciz etmeye başladığı da iddianamede yer aldı.

Cumhuriyet Savcısı Tosun, sanık ve mağdurun ifadelerinde olayları doğruladıklarını kaydederek, sanık R.B.’nin ‘mağdurun ruh ve beden sağlığını bozacak şekilde zincirleme cinsel saldırı’ suçundan, 7 yıldan 12 yıla kadar ağır hapisle cezalandırılmasını istedi. Sanık babanın yargılanmasına önümüzdeki günlerde başlanacak.

İNTİHARA KALKIŞINCA ORTAYA ÇIKTI

Karabük’te lise 3'üncü sınıfta okuyan B.B., geçen yıl ekim ayında okulda hap içerek intihara kalkıştı. Öğretmenleri tarafından hastaneye kaldırılan B.’nin intihar girişiminin nedenini araştıran polis, korkunç gerçeği ortaya çıkardı. Genç kızın, babasının cinsel tacizlerini günlüğüne yazdığı ve yıllarca ablası olarak bildiği F.’nin ise öz annesi olduğunu öğrendiği, bu nedenle intihara kalkıştığı belirlendi. Kızına tecavüzü sonucu doğan kızını da taciz eden baba tutuklanarak cezaevine konulurken, yaşadıklarından bunalarak intihara kalkışan B., Sosyal Hizmetler Müdürlüğü tarafından koruma altına alındı. (dha)

Haber: Radikal

Vahşetin sanığı dokuz çocuk...

Siirt'te ikinci tecavüz vakasında kurbanlar bebek, zanlılar çocuk: Sekiz YİBO öğrencisi bir kızın çıplak resimlerini çekip 'Bize çocuk getir' dediler. Kız iki ve üç yaşındaki iki kuzenini eliyle 'tecavüz ve ölüm'e teslim etti


SİİRT - “Benden üç -dört yaşlarında çocuk istediler istediler. Amcamın iki yaşındaki oğlunu götürdüm. Niye kız getirmiyorsun dediler, üç yaşındaki kuzenimi de götürdüm...”

“Bize saçları kıvırcık bir çocuk getirdi. Havuzun yanına götürdük. Sırayla hepimiz tecavüz ettik. Sonra içimizden biri birkaç kez havuza sokup çıkardı. Çıkardığında ölmüş olduğunu gördük...”

Bunlar, insanın kanını donduran bir filmden konuşmalar değil. Bir süre önce 14 kişinin tutuklandığı dört küçük kıza tecavüz skandalının ardından Siirt görülmemiş bir vahşetle gündemde: Pervari ilçesindeki Atatürk Yatılı İlköğretim Bölge Okulu’nda (YİBO) okuyan 13-14 yaşlarındaki sekiz erkek öğrenci, çıplak fotoğrafını çekip şantaj yaptıkları kızdan ‘kendilerine çocuk getirmesini’ istedi. 15 yaşındaki kız, bu kişilere biri iki diğeri üç yaşında iki kuzenini teslim etti. Sekiz öğrenci üç yaşındaki kızı tecavüz edip boğdu, iki yaşındaki erkek çocuğu da tecavüzün ardından ölüme terk etti.

Geçen yıl Siirt henüz ‘tecavüz’le manşetlere çıkmamıştı. 15 Nisan 2009 günü H.S. adlı bir baba Pervari İlçe Emniyeti’ne iki yaşındaki oğlu E.S.’nin kaybolduğunu bildirdi. Baba, “Dün akşam yemekten sonra hayvanlara yem hazırlarken oğlum E.’yi kapı önünde bıraktım. Beş dakika sonra çıktığımda çocuğum kaybolmuştu, bulamadım” dedi.

...

"HAVUZA ATIP BATIRDIK"
Tecavüz ve cinayetle suçlanan öğrencilerden 14 yaşındaki Y.Ş.’nin itirafları: “7. sınıf öğrencisiyim. Bir tatil günü ben ve arkadaşlarım S., M., C., H., H., F. ve M. çarşıya indik. Cem büfenin önünde D. isminde daha önce tanıştığımız kızla karşılaştık. S., F., ve C., D.’den bize bir çocuk getirmesini istedi. Yoksa kendisini öldüreceğimizi söyledik. Biz bu çocuğu cinsel arzularımız için istemiştik. D. ‘Tamam’ dedi. Çocuğu bize getireceği günü önceden kararlaştırmıştık. D. yanındaki çocukla beraber ilçenin girişindeki dereye geldi. D.’nin getirdiği, saçları kıvırcık iki yaşlarında bir çocuktu. D. çocuğu bize verdikten sonra biraz sonra gelip alacağını söyledi. D. bizim yanımızdan ayrıldıktan sonra biz çocuğu yukarıda bulunan küçük bir havuzun yanına götürdük. Herkes çocuğa sırayla tecavüz etti. Ben de tecavüz ettim. Daha sonra S. bu çocuğu birkaç kez havuza atıp çıkardı. Bir ara çıkardığımızda ölmüş olduğunu gördük. Orada çocuğu havuzun dışında bırakıp ayrıldık.

"ÇOK PİŞMANIM"
Olay yaşandığında 14 yaşında olan S.G.’nin itirafları: “7. sınıf öğrencisiyim. Ben bir gün Pervari çarşısında gezerken daha önce tanımadığım D. isminde bir kız ile Y., A., K., F., H. ve H. kardeşler konuştular. D.’den kendilerine tecavüz etmek için bir çocuk istediler. D. de ‘Tamam’ dedi. Bunun üzerine D.’nin bir gün küçük çocukla ilçenin çıkışında bulunan dereye geldiğini gördük. Biz de yanına gittik. D. bize çocuğu verdikten sonra ‘Bunu götürün tekrar gelip alacağım’ dedi. Bunun üzerine ben Y., M., F., H ve H., kardeşler, C., çocuğu alarak ağaçların arasına götürdük. Orada hepimiz çocuğa tecavüz ettik. Kız çocuğunu da tecavüz ettikten sonra F., C., ve H. havuza attı. İlk önce attıklarında kız ölmemişti. Daha sonra bastırdılar suyun altına doğru, kızın öldüğünü gördük. Kızı havuzdan çıkardık, ben ‘Kızı havuza atmayın, D.’ye verin’ dedim. Çok pişmanım.”


Haberin Tümü: Radikal

KOLLARI MÜHÜRLENEREK RAPOR ALMAYA GÖNDERİLDİ

25/04/2010

İzmir'de okul müdürü Erol Atayık tarafından dövüldüğünü öne süren beden eğitimi öğretmeni Funda Mat Balabanuluğ, yargılamanın sürdüğü mahkeme tarafından, 'darp ve cebir raporu' alınması için olaydan 14 ay sonra İstanbul Adli Tıp Kurumu'na kolları mühürlenerek gönderildi.

Olay, Buca Anadolu Lisesi'nde geçen yılın şubat ayında meydana geldi. Okulun 19 yıllık beden eğitimi öğretmeni, 1 çocuk annesi Balabanuluğ, iddiaya göre, öğrencilerden toplanan paraları konuşmak üzere Okul Müdürü Atayık'ın odasına gitti. Makam odasında başlayan sözlü tartışma bir anda kavgaya dönüştü. İddiaya göre okulun 1 yıllık müdürü Erol Atayık, yumruk ve tekmeyle saldırdığı Funda Mat Balabanuluğ'u dövdü. Aldığı darbeler sonrası gözleri ve yüzü moraran kadın öğretmen diğer meslektaşlarının araya girmesiyle kurtuldu. Arkadaşları tarafından götürüldüğü hastanede tedavisi yapıldıktan sonra taburcu edilen Funda Mat Balabanuluğ, Buca Merkez Karakolu'na gidip şikayetçi oldu. Şikayet üzerine harekete geçen polis, Müdür Erol Atayık'ı gözaltına alıp karakola götürdü. Olayla ilgili ifade veren beden öğretmeni Funda Mat Balabanuluğ, şunları anlattı:
'YUMRUK VE TEKMELERLE SALDIRDI'
"Okulun 'spor zümre' başkanıyım. Öğrencilerden toplanan paranın hesabını konuşmak için makam odasına girdim. Beni kovar gibi odasından çıkarmak istedi. Daha sonra da nasıl olduğunu anlamadan kendinden geçti, yumruk ve tekmelerle üzerime saldırdı. Diğer arkadaşlarımın araya girmesiyle elinden kurtuldum. Meslek hayatımda böyle bir şey görmedim. çok korktum. Şikayetçiyim."

...

Hakim, dava dosyasındaki fotoğrafların, geçici raporların incelenip, kesin rapor halinde mahkemeye bilgi verilmesi için, öğretmen Balabanuluğ'un kolları mühürlü olarak, dava dosyası ile birlikte İstanbul Adli Tıp Kurumu 2'ci İhtisas Dairesi'ne gönderilmesine karar verdi.
'UYGULAMA İNSANİ DEĞİL'
Funda Mat Balabanuluğ'un avukatı Özlem Yılmaz, bu uygulamanın insani olmadığını, kişiyi aşağıladığını belirtti. Avukat Yılmaz, şöyle konuştu:
"Uygulama yıllardan beri var. Mahkeme Adli Tıp'a kişiyi gönderirken, karışmasın diye bunu yapıyor. Bu insani bir olay değil. Zaten kişi fotoğrafı ve kimliği ile kuruma gidiyor. Kolunun mühürlenmesinin tek amacı, kişinin yalnış kişi olmaması. Mahkeme, 'Bak ben sana dosya ile birlikte kişiyi kolu mühürlü olarak gönderiyorum' diyor. Bu, kişiyi aşağılamak ve rendice etmekten öteye gitmiyor. Bu uygulamanın bir an önce kaldırılması gerek"

KOLLARINA MÜHÜR VURDURUP GİTTİ

Şikayetçi beden eğitim öğretmeni Funda Mat Balabanuluğ, geçen hafta mahkemeye gelip, kolları mühürlendikten sonra, olaydan 14 ay sonra rapor alınması için İstanbul Adli Tıp Kurumu'na gitti. Yapılan son duruşmada hakim raporun beklenmesi için duruşmayı önümüzdeki haziran ayına erteledi.

Haberin Tümü: BirGün

Zamira Abdurasulova


26/04/2010

Fatih’te kendisini terk etmek isteyen beraber yaşadığı yabancı uyruklu kadını, bıçaklayarak öldürdüğü ileri sürülen şüpheli gözaltına alındı.

Asayiş Şube Müdürlüğü Cinayet Büro Amirliği ekipleri, şüpheli Habip U’yu (40) ikamet ettiği Fatih Muhsine Hatun Mahallesi Telli Odalar Sokak’ta dün gözaltına aldı. Şüpheli Ulu’nun polise verdiği ifadesinde, tekstil işi yaptığını ve bir süre önce iflas ettiğini, şiddetli geçimsizlik nedeniyle 2 çocuğu ve eşinden ayrı yaşadığını, bu nedenle Türkmenistan’lı Zamira Abdurasulova ile tanıştığını ve birlikte yaşamaya başladığını söylediği öğrenildi.

Şüphelinin 24 Nisan Cumartesi günü kendisini terk edeceğini söyleyen Abdurasulova ile tartıştığı ve evden çıkıp giden Türkmenistan uyruklu kadını takip ederek bıçakladığını belirttiği bildirildi.

Şüpheli Habip U, işlemlerinin ardından adliyeye sevk edildi.

Olayda 6 yerinden bıçaklanan Abdurasulova, yaralı olarak kaldırıldığı Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesinde tüm müdahalelere rağmen kurtarılamamıştı.

Kaynak: Milliyet

24 Nisan 2010 Cumartesi

Elif Bakantepe



24/04/2010

BURSA'nın İnegöl İlçesi'nde boşandığı eşinin evine oğlu 3 yaşındaki Ahmet'i görmek için gelen 25 yaşındaki Bedih Kurcan, oğlunun gözleri önünde tartıştığı eski eşi 22 yaşındaki Elif Bakantepe'yi bıçakla öldürdü. Karnına bıçağı saplayarak harakiri yapan Bedih Kurcan ile olay sırasında eli kesilen oğlu Ahmet hastanede tedaviye alındı.

İnegöl'de mobilyacılık yapan Bedih Kurcan dün akşam, 4 yıl önce severek evlenip 1 yıl öncede anlaşamadığı için boşandığı Elif Bakantepe'yi arayarak, tek çocukları Ahmet'i son kez görmek istediğini söyledi. Bedih Kurcan'ın bu isteğine, evinde misafirliğe gelen konuşma ve işitme engelli teyzesi 43 yaşındaki Süreyya Bakantepe, kuzeni 20 yaşındaki Cansu Bakantepe ile oturan Elif Bakantepe olumlu yanıt verdi.

Kısa süre sonra Kavak Sokak’taki eve gelen Bedih Kurcan, kendisine kapıyı açan Elif Bakantepe ile belirlenemeyen nedenle tartıştı. Evin içersinde kavgaya dönüşen olayda belindeki bıçağı çıkartan Bedih Kurcan eski eşi Elif Bakantepe'nin göğsünden ve kalbine sapladı. Daha sonra bıçağı karnına saplayarak harakiri yapan Kurcan bu sırada oğlu Ahmet'in elinden yaralanmasına neden oldu. Yaralı halde evden çıkıp, yakında bulunan jandarmaya giderek teslim olan Kurcan, çağrılan 112 Acil Servis ambulansıyla İnegöl İlçe Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı.

Olayda ağır yaralanan Elif Bakantepe ve oğlu Ahmet ise komşularına ait otomobil le aynı hastaneye kaldırılarak tedaviye alındı. Durumu ağır olan kadın kurtarılamazken, ölümüne neden olan Bedih Kurcan ameliyata alındı. Babasının annesini öldürmesini görüp sürekli ağlayan minik Ahmet ise eli tedavi edildikten sonra yakınlarına teslim edildi. Hastaneye akın eden Elif Bakantepe'nin yakınları sinir krizi geçirdi.


Kaynak: Milliyet

"Baba tacizinden bıktı, intihara kalkıştı"

24/04/2010

BURSA’da ağabeyinin 4 yıl önce annesini bıçaklayarak öldürdüğü 20 yaşındaki H.B., babası H.B.’ın kendisine sürekli cinsel tacizde bulunduğunu öne sürerek evlerinin çatısına çıkıp intihara kalkıştı. Güçlükle ikna edilen genç kız polis merkezine getirilirken, babası ise aranıyor.

Merkez Nilüfer İlçesi Beşevler Mahallesi'nde bulunan beş katlı apartmanın çatı katına çıkan ve bir süre önce eşinden boşanan bir çocuk annesi H.B., ticaretle uğraşan babası H.B.’nin yıllardır kendisine cinsel tacizde bulunduğunu iddia ederek, intihar edeceğini söyledi.

2006 yılında boşandığı eşine kaçtığı için ağabeyi 22 yaşındaki Sedat B.'ın olaydan sorumlu tuttuğu annesi 50 yaşındaki Mihrirnaz B.’yi 8 yerinden bıçaklayarak öldürdüğünü söyleyen H.B., kendisini ikna etmek için konuşan polislere, “Annem mezara, ağabeyim cezaevine girdi. Ben de daha sonra boşandım. 2 yaşındaki oğlum G. ile sığındığım babam bana sürekli tacizde bulunuyordu. Artık dayanamaz oldum. 15 gün önce hakkında suç duyurusunda bulunup ablam S. ve eniştem Y.A.’nın oturduğu bu eve geldim. Beni ve ablamı mirasından mahrum bırakacağını söyleyen babam bu kez bana telefon açıp şikayetimi geri almamı istedi. Artık onun baskılarına dayanamıyorum. Canıma kıyacağım” dedi.

Yaklaşık 30 dakika süren uğraş sonucu ikna edilen H.B., sakinleştirilmesi için önce Muradiye Devlet Hastanesi’ne getirildi. Buradan Emniyet Müdürlüğü’ne götürülen genç kadının 15 gün önce babası hakkında suç duyurusunda bulunduğu ve bunun üzerine gözaltına alınan baba H.B.’nin ise savcılık tarafından serbest bırakıldığı öğrenildi.

Olayla ilgili olarak baba H.B.’yi arayan polis, genç kadının söylediklerinin doğru olup olmadığını araştırıyor.


Kaynak: Milliyet

21 Nisan 2010 Çarşamba

"Tecavüz Dayanışması"

21/04/2010

Siirt'te dördü kardeş, 7 ilköğretim okulu öğrencisi kıza 14-70 yaş arası onlarca erkek tecavüz etti.

10 Nisan’da Siirt Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talimatıyla, kızların ifadelerinde adı geçen erkeklerden 100’ü sorgulandı, 17’si tutuklandı, 25’i gözaltında. O günden beri bu olayla ilgili tek satırlık bilgi şehirden dışarı sızmadı. Adeta kasabanın sırrı söz konusuydu. Üstelik kız kardeşlerden ikisinin, iki yıldır çok sayıda erkeğin cinsel istismarına maruz kaldığı şehrin malumuydu.

TELEFONDAKİ ses, günlerdir Siirt’te büyük bir skandalın yaşandığını anlatıyor. İlköğretim öğrencisi H.T. (14), geçen yıl okulu bırakan ablası S.T. (16) ile birlikte kendilerine tecavüz eden onlarca erkeği şikayet etmişti. Kız kardeşlerin maruz kaldığı bu durum, iki yıldır devam ediyordu. Sonunda bu olay 10 Nisan’da yargıya taşınmıştı. 100 erkek sorgulanmış, 16’sı tutuklanmış, 25’i gözaltındaydı. Yaşları 14-70 arasında değişen 100 erkeğin arasında kimler yoktu ki: Okulun müdür yardımcısı, kızların sınıf arkadaşları, Siirt’in tanınmış ailelerine mensup esnaf, hacı dedeler, bir asker, bir polis... Aradan 10 gün geçmişti, şehirden tek satır bir haber dahi sızmamıştı. Bunun nedenini Siirt’e gittiğimde anladım. Savcılık ve Emniyet, “gizli soruşturma” gerekçesiyle tek kelime bilgi vermiyordu. Mütecavizlerin isimlerini öğrenmek için konuştuğum şehrin sakinleri, hatta parti il başkanları, bildiklerini anlattıktan sonra “Beni görmedin, seninle hiç konuşmadık” demeyi ihmal etmiyordu. Onlara göre Siirt’in adı kötüye çıkmamalıydı. Bu olay duyulmasa iyi olurdu. Siirtli erkekler müthiş bir dayanışma, birlik ve beraberlik halindeydi.

Müdür yardımcısı firarda

Her şey, H.T. (14) ile 4 arkadaşının rehberlik öğretmeniyle konuşmasıyla başladı. Kızların anlattığına göre, okulun müdür yardımcısı Fahrettin Kuzu, kendilerine tacizde bulunuyor, cinsel ilişkiye zorluyordu. Rehber öğretmen, hemen diğer müdür yardımcısıyla konuştu ve olay polise yansıdı. Durumu haber alan Fahrettin Kuzu, kayıplara karıştı. Emniyet ve Savcılık araştırmayı derinleştirdikçe aslında iki yıldır süregelen bir suçun mağdurları H.T. ile ablası S.T.’nin trajedisi ortaya çıkmaya başladı. İki kardeş, çok yoksul bir ailenin çocukları. Babaları Mithat T., çarşıda hamal. En küçüğü sekiz aylık yedi kardeşler. En büyük kardeşleri Yunus, on yıl önce kaybolduğunda 12 yaşındaydı. Bir daha bulunamadı. Kızları şikayetçi olup da olay adli makamlara yansıyınca babaları avukat tutamadı. Siirt Barosu da Avukat Deniz Doğan’ı atadı.

Okulu bıraktı

Abla S., 5’inci sınıftayken tecavüze uğradı. Korkudan sesini çıkaramadı. Esnaf arasında kulaktan kulağa yayılan durumuyla birlikte tacizci ve tecavüzcü sayısı arttı. Hiçbir talebe “hayır” diyecek gücü olmadı. 3 ile 5 TL arasında değişen para, çikolata, şeker ya da çubuk kraker karşılığında erkeklerle birlikte oldu. Kiminin bakkalı, kiminin dükkanının arka tarafına götürüldü. Geçen yıl okulu bırakmak zorunda kaldı. Esnaf, H. büyüdükçe ona da ablasına baktığı gibi bakmaya, aynı taleplerde bulunmaya başladı. Okulun müdür yardımcısı Fahrettin Kuzu da geri kalmadı. H.’yi, sıkıştırmaya, tehdit etmeye başladı. H., Kuzu’nun tacizlerinden bıkınca çareyi rehberlik öğretmeniyle konuşmakta buldu ve Siirt’te bilinip de görmezden gelinen gerçekler açığa çıktı.

Zanlı sayısı 100’e çıktı

Polis ve Savcılık soruşturmayı derinleştirdikçe, mağdur kızların sayısı 7’ye çıktı. Kızlardan 2’si, H. ve S. gibi kızkardeş ve 4’ü aynı okulda okuyor, 2’si de yine aynı okuldan mezun. Çocuk Esirgeme Kurumu yurduna yerleştirilen iki kız, Savcılık’ta önce üç isim verdi. Ancak yurttaki psikologlar yardımıyla kendilerini güvende hissettiklerinde, listeye 25 isim daha eklendi. Diğer kızların ifadeleriyle taciz ve tecavüz iddiasıyla sorgulananların sayısı 100’e çıktı.

7 kişi de sınıf arkadaşı

Kız çocuklarının ifadeleri doğrultusunda aynı sınıftan yaşları 14 ile 16 arasında değişen 7 erkek öğrenci de gözaltına alındı. Yaşları küçük olduğu gerekçesiyle serbest bırakılan bu 7 erkek öğrenci hakkında savcının itirazı üzerine yeniden tutuklama kararı çıktı. Mahkemenin gizlilik kararı aldığı bu olayla ilgili Siirtli hukukçuların verdiği bilgiye göre, kızların şikayetçi olduğu kişiler arasında rütbe ve isimlerini bilmedikleri bir polis ile bir asker de bulunuyor. Ancak genel kanı, kızların korkudan bu iki zanlının ismini söyleyemediği yönünde.

Bütün okul olayı biliyor

Kızların okuluna gittiğimde, tüm çocukların bu olayı bildiğini fark ettim. Yüzüme bakarak, bir yandan sırıtıyor diğer yandan kızları kastederek “Ellere var, bize yok mu” şarkısını söylüyorlardı.
Siirt Barosu, mağdur kız çocukları için Avukat Deniz Doğan’ı atadı. Doğan, iki kız kardeşle birlikte, aynı okulda okuyan ve cinsel istismara uğrayan diğer iki kızın da avukatı.

Bilirkişi Dr. Can Ger anlatıyor

İSTANBUL’daki Bakırköy Prof. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi Adli Psikiyatri Kliniği uzmanlarından Psikiyatrist Dr. Can Ger, yaklaşık bir yıldır cinsel suçlarda artan sayıda olgulara bilirkişilik hizmeti verdiklerini bildirdi.

Eskiden 15 günde birdi

Antalya’da düzenlenen sempozyumda, Adalet Bakanlığı verilerine göre cinsel suçlarla ilgili 2006 yılına kadar karara bağlanan 18 bin 33 davada mağdur sayısının 22 bin 936 olduğunu kaydeden Ger şunları söyledi: “Her cinsel saldırının açığa çıkmadığı düşünülürse ne boyutta bir toplumsal ruh sağlığıyla karşı karşıya olduğumuzu anlayabiliriz. Eskiden 15 günde birken bugün günde en az bir olgu mahkemeler tarafından bize gönderiliyor.”

...

Kaynak: Radikal

20 Nisan 2010 Salı

NORA’DAN NURE’YE KADIN UYANIŞI KÜRTÇE SAHNEDE

"Ibsen’in ‘Nora: Bir Bebek Evi’ oyununda ‘Hiçbir erkek bir kadın için onurunu feda edemez’ diyen Norveçli Torvald’dan ‘Elinin hamuruyla erkek işine karışma’ diyen bizim atasözlerimize kadar kadına biçilen rol çok da değişmiyor aslında. Sistemin kadına bir eş, bir anne, bir kız çocuk olarak dayattıklarından kurtulmak istediniz mi hiç? Bu sorunun cevabını, ünlü Norveçli yazar Henrik Ibsen’in ‘Nora: Bir Bebek Evi’ oyununda, bir dengbêj kıvamındaki hikâyeyle birleştirerek ‘Nora/Nurê’ adıyla yorumlayan Tiyatro Boyalı Kuş topluluğunun reji yardımcısı Feride Eralp ile konuştuk. Kadınların kendilerine dayatılan kadere mahkûm olmadıklarını, uyanışı yaşayan kadının bir gün kapıyı çarpıp gitme özgürlüğüne sahip olduğunu söyleyen bu önemli oyunun çeşitli rollerini Şengül Özdemir, Berivan Ayaz, Aydın Orak, İsmail Yıldız, Aram Kılavuz paylaşıyor.

...

»Peki asıl önemli olan kalıp mücadele etmek mi, yoksa kapıyı çarpıp gitmek mi?

Nora evliliğinden bir evcilik oyunu olarak bahsediyor. Evliliği boyunca kocası onun nasıl bir kadın olmasını istediyse öyle bir kadın olmuş, daha önce babası ondan nasıl bir kız olmasını istediyse öyle bir kız olmuş, çocuklarına karşı öyle davranmış. Ve toplum ondan devamlı bazı maskeler takmasını, bazı roller yapmasını istiyor. Nora nihayetinde bir uyanış, bir aydınlanma yaşayarak “Önce benim kim olduğumu keşfetmem lazım ve bunu senin yanında kalarak yapamam” diyor kocasına; “Ne senin bana karşı sorumluluğun olsun istiyorum, ne de benim sana karşı. Ben babamın evinden senin evine geldim ve bugüne kadar nasıl olmamı istiyorsanız öyle oldum. Bu halimle çocuklarıma da faydam yok. Benim önce kim olduğumu öğrenmem lazım” diye devam ediyor. Tam birinci dalga feminizm aslında: ‘Kendimin kim olduğunu öğrenmek için seni terk ediyorum ve kendimi bulmadan senin yanında kalırsam bir kukla, bir oyuncak olmaya devam edeceğim’ diyerek kapıyı çarpıp gidiyor. Onun gidişi aslında onun uyanışı anlamına geliyor, çünkü ilk defa kamusal alana çıkıyor. Tüm oyun evinin içinde geçiyor. Buradaki mücadelesini kapıyı çarparak ve kendini tanımayı seçerek yapıyor zaten."

ZEYNEP KURAY

Söyleşinin tümü için: Birgün

"Aşkına karşılık vermedi diye dehşet saçtı"



18/04/2010

Adana'da 30 yaşındaki Ömer Taşkın, aşkına karşılık vermediğini öne sürdüğü 17 yaşındaki G.Ö.'yü çalıştığı markette bıçakla rehin aldı. Genç kızı göğsü ve karnından yaraladıktan sonra, bıçağı kalbine dayayan Taşkın, G.Ö.'nün “Yapma, beni öldürme” diye yalvarmasına rağmen, 35 dakikalık yaşattığı dehşet ardından polis ekiplerince güçlükle ikna edildi. Taşkın gözaltına alınırken, yaralı G.Ö. hastaneye götürüldü.

Olay, bugün saat 11.00 sıralarında Kurtuluş Mahallesi Karaisalı Caddesi'ndeki bir markette meydana geldi. Askerden yeni gelen Ömer Taşkın, dün akşam kız arkadaşı olan ve bir markette kasiyer olarak çalışan G.Ö.'yü telefonla aradı. Taşkın, G.Ö.'nün telefonlarına cevap vermemesi üzerine, bugün çalıştığı markete gitti. İki genç burada telefona cevap vermeme konusunda tartıştı. Ömer Taşkın tartıştığı kız arkadaşını yanında getirdiği bıçakla karın ve göğsünden yaraladıktan sonra rehin aldı. G.Ö.'yü markette yere yatırıp kalbine bıçak dayarken, alışveriş yapanlar panik halinde marketten kaçtı. Market çalışanlar durumu polise bildirdi.

Markete gelen polisler üzerinde takım elbisesi bulunan Ömer Taşkın'ı eyleminden vazgeçirmek için uzun süre çaba gösterdi. Taşkın elindeki bıçağı, yere yatırıp başını kucağına aldığı kızın boğazına, zaman zaman da kalbine dayadı. Bu sırada G.Ö., gözyaşları içinde “Ne olur yapma, beni öldürme” diye yalvardı. Kalbine dayadığı bıçağı eliyle uzaklaştırmaya çalışan G.Ö., bu sırada da elinden yaralandı. G.Ö.'nün ağlamasına aldırmayan Ömer Taşkın'ı ikna etmek için bir komiser yardımcısı uzun süre çaba harcarken, “Onu çok seviyor olabilirsin. Ama böyle yaparak sevgi gösterilmez. Bırak bu eylemi, ben senin için her şeyi yapacağım” diye konuştu.

Elleri titreyen G.Ö., polisin 35 dakika süren çabası sonucu ikna edildi. Gözaltına alınan Taşkın, polis merkezine götürülürken, gazetecilerin, “Neden rehin aldın?” sorusu üzerine, “Onu çok sevdim, neden merak ediyorsunuz?” diye konuştu. Taşkın, ifadesi alınmak üzere Yarbaşı Polis Merkezi’ne götürülürken, yaralanan G.Ö. gelen 112 Acil Servis ekiplerinin ilk müdahalesi ardından marketten çıkarılıp, ambulansla Adana Numune Hastanesi’ne götürüldü. Tedavi altına alınan G.Ö.’nün hayati tehlikesinin sürdüğü belirtildi. (dha)


Kaynak: Radikal

"13 yaşındaki kız para karşılığında erkeklere satıldı"


19/04/2010

ZONGULDAK’ın Kilimli Beldesi’nde oturan 36 yaşındaki Yeşim M., 1 hafta önce evden kaçan ilköğretim okulu 2’nci sınıf öğrencisi 13 yaşındaki K.Ö.’yü para karşılığında erkeklere sattığı iddiasıyla gözaltına alındı. Yeşim M. ve K.Ö.'yle ile birlikte olduğu ileri sürülen 8 kişi Adliye’ye sevk edildi.

Zonguldak Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube ve Çocuk Şube Müdürlüğü ekipleri, Kilimli Beldesi 202 Evler Sitesi’nde oturan ‘Yeşim’ kod adlı kadının küçük yaşta bir kızı erkeklere pazarladığı yönündeki ihbar üzerine önceki gün eve baskın yaptı. K.Ö. ile birlikte evde bulunan Yeşim M. gözaltına alındı. Devrek İlçesi’nde yaşayan Şerife ve Kadir Ö. çiftinin 4 kızından biri olan K.Ö.’nün, 1 hafta önce evden kaçtığı ve yaklaşık 1 yıl önce tanıştığı Yeşim M.’nin yanında kaldığı belirlendi. Yeşim M.’nin, daha önce de dönem dönem yanına gelen K.Ö.’yü, 10, 20 ve 50 lira karşılığında erkeklere sattığı saptandı. K.Ö.’nün de ifadesi doğrultusunda, kızla birlikte olduğu belirlenen adı açıklanmayan 8 kişi yakalandı.

Yeşim M. ve diğer şüpheliler, emniyetteki ifadelerinin ardından adliyeye sevk edildi. K.Ö. ile birlikte olduğu iddiasıyla 6 kişinin de arandığı bildirildi.

Kaynak: Milliyet

16 Nisan 2010 Cuma

Meral Kaz


15/04/2010

Gaziantep’te Meral Kaz (36), bir dönem nikahsız birlikte yaşadığı İsmet D. (38) tarafından çocuklarını ziyaret ettiği Çocuk Yuvası’nın bahçesinde bıçaklanarak öldürüldü.

Ev kadını Meral Kaz, 12 yıl birlikte yaşadıktan sonra 3 yıl önce ayrıldığı minibüs şoförü İsmet D.’den 4 çocuk dünyaya getirdi. Geçimsizlik nedeniyle ayrılan ikilinin 4 çocuğu, maddi durumları iyi olmadığı için devlet tarafından koruma altına alındı. Ailesinin yanına taşınan Meral Kaz, annesi ile bugün saat 10.30 sıralarında 3 çocuğunun kaldığı çocuk yuvasına gelerek çocuklarını gördü.

Kaz, çıkışta çocuk yuvasının bahçesinde tesadüfen aynı gün yuvaya çocuklarını görmeye gelen İsmet D. ile karşılaştı. İsmet D., eski eşini görünce, “Sen bu çocukları ne yüzle görmeye geldin” diye hakaret etti ve Meral Kaz'a cebinden çıkardığı bıçağı sapladı. İsmet D., kendisine engel olmaya çalışan Meral Kaz’ın annesi Hacce Kaz’ı da yumruklayıp kaçtı.

Çocuk yuvasının bahçesindeki güvenlik kulübesi önünde kanlar içerisinde yere yığılan Meral Kaz ve annesi, çevredekiler tarafından çağrılan ambulansla Avukat Cengiz Gökçek Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı. Bıçağın kalbine isabet ettiği anlaşılan Meral Kaz, yapılan tüm müdahaleye rağmen kurtarılamazken, annesi Hacce Kaz ayakta tedavi edildi. Cinayet şüphelisi İsmet Demir, olaydan bir saat sonra polis tarafından yakalandı.

Meral Kaz’ın çocukları 2 yaşındaki Ahmet, 3 yaşındaki Enes ve 6 yaşındaki Samet’in Gaziantep 0-6 Yaş Çocuk Yuvası Müdürlüğü’nde, 14 yaşındaki kızı Rabia’nın ise Sosyal Hizmetler Müdürlüğü’ne bağlı yetiştirme yurdunda kaldığı öğrenildi.


Haber: Hürriyet

14 Nisan 2010 Çarşamba

Kadınlar Ölüm Korkusuyla Yardım İstiyor, Müdür Hafifsiyor

KAMER'den Akkoç, VAKAD'dan Özgökçe ve SELİS'den Peker, Diyarbakır Sosyal Hizmetler İl Müdürü Taş'ın açıklamalarının aksine kadınların kendilerine ciddi şiddet öyküleriyle, çoğunlukla da öldürülme korkusuyla başvurduğunu söyledi; SHÇEK'le yaşadıkları sorunlara dikkat çekti.

"Kadınlar yıllarca şiddet görseler de ancak son çare olarak yardım istiyor, sığınmaevinde kalmayı talep ediyorlar. Hemen hepsi ciddi kırıklarla, fiziksel ve psikolojik olarak çok yıpranmış olarak, çoğu kez ölüm tehlikesi altında bize geliyor. Çoğu yaşadığı şiddeti anlatmakta dahi güçlük çekiyor."

Diyarbakır KA-MER'den Nebahat Akkoç, Van Kadın Derneği'nden Zozan Özgökçe ve Batman Belediyesi bünyesinde faaliyetlerini sürdüren SELİS Kadın Derneği'nden Harika Peker, "kadınların sudan sebeplerle kendilerine başvurduğunu" söyleyen Diyarbakır Sosyal Hizmetler İl Müdürü Oktay Taş'a bu sözlerle tepki gösterdi.

Haberin tümü için: Bianet

10 Nisan 2010 Cumartesi

13 yaşındaki dört günlük gelin kanamadan öldü



10/04/2010

Yemen'de 13 yaşındaki çocuk gelin, evlendikten dört gün sonra genital bölgesindeki yaranın neden olduğu aşırı kanamadan öldü.


SANA - 13 yaşında görücü usulü ile evlendirilen bir kız çocuğu, cinsel ilişki sırasında genital bölgesinde meydana gelen yırtıktan ve aşırı kanamadan ötürü hayatını kaybetti. Yemen'de yaşanan olayda, küçük gelinin iç organlarının hasar gördüğü de bildirildi. Elham Mehdi Şoi'nin, 23 yaşındaki bir adamla evlendirildikten sadece 4 gün sonra, 2 Nisan günü hayata veda ettiği öğrenildi.

Polis, 23 yaşındaki kocayı tutuklarken, insan hakları örgütleri de, kızların çocuk yaşlarda evlendirilmesine bir kez daha isyan etti. UNICEF tarafından yapılan açıklamada, "Elham, Yemen'de çocukların hayatının istismar edilmesi sonucu can vermiştir. Bu da, evlilik yaşıyla ilgili olarak yasal bir sınırlama bulunmaması yüzünden yaşanmıştır" denildi.

BAŞLIK PARASINDAN KURTULMAK İSTEMİŞLER

Talihsiz Elham'ın, başlık parası vermeden evlenmek isteyen iki adamın karşılıklı olarak birbirlerinin kızkardeşlerini almasıyla bu evliliğe adım attığı ifade edildi.
Yemen'de 17 yaşından küçük kızların evlendirilmesini yasaklamayı öngören kanun tasarısı büyük muhalefetle karşılaştığı için hâlâ askıda tutuluyor. Ülkede, kadınların yüzde 25'inin 15 yaşından önce evlendirildiği belirtiliyor. (Posta)

Kaynak: Radikal

8 Nisan 2010 Perşembe

Gülistan Kaya



08/04/2010

7 aylık hamile Gülistan Kaya, Diyarbakır'ın Çermik İlçesi'nde bir hafta önce hayvan otlatmaya gitmediği iddiasıyla eşi tarafından tekme tokat dövülmüştü. Şanlıurfa'nın Siverek İlçesi'ndeki baba evine döndükten sonra karnındaki bebeği ölen 28 yaşındaki şanssız kadın, solunum yetmezliğinden hayatını kaybetti. Gülistan Kaya'nın ölümü yakınlarını yasa boğarken, eşi 30 yaşındaki Vedat Kaya gözaltına alındı.


ŞANLIURFA - 5 yaşında Cihan adında bir erkek çocuğu olan Gülistan Kaya'yı ölüme götüren olayların başlangıcı geçtiğimiz hafta oldu. İddiaya göre, Siverek’in Beşyamaç Köyü’nde yaşayan Gülistan Kaya, 6 yıl önce Vedat Kaya ile evlenerek Çermik’in Yoğun Köyü’ne gelin olarak gitti. Burada çiftçilik ve hayvan yetiştiriciliği yapan Kaya çifti arasında sık sık hayvan otlatma nedeniyle tartışma ve kavgalar yaşanmaya başladı. Son olarak, geçen hafta hayvanları otlatmaya gitmediği gerekçesiyle çıkan tartışmada iddiaya göre, Vedat Kaya 7 aylık hamile eşi Gülistan Kaya’yı tekme tokat dövüp, kafasına da keserle vurdu. Yediği dayağın etkisiyle baygınlık geçiren genç kadın, olayı haber alan yakınları tarafından Siverek’e getirildi. Beşyamaç Köyü’ndeki baba evine dönen Gülistan Kaya, dün aniden fenalaşınca Siverek Devlet Hastanesi’ne götürüldü.

Siverek’te ilk müdahalesi yapılan ve hayati tehlikesi bulunduğu saptanan kadın, Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne sevk edildi. Fakülteye getirilen ve acil serviste tedavisine başlanan Gülistan Kaya’nın, 7 aylık kız bebeğinin karnında öldüğü ve zehirlendiği saptandı. Hemen yoğun bakım ünitesine alınan genç kadının burada kalbi durdu. Yeniden acil servise alınan ve yapılan müdahale ile hayata döndürülen genç kadının kalbi, tekrar götürüldüğü yoğun bakım ünitesinde bir saat sonra yeniden durdu. İkinci kez kalp masajı yapılan genç kadın, müdahalelere rağmen kurtarılamayarak yaşamını yitirdi.
...

Devamı:
Kaynak: Radikal

6 Nisan 2010 Salı

Aysun Ç. - Aysel Uslu - Refik Uslu

06/04/2010

Aydın’ın Çine ilçesinde, çocuğunu kaçıran baba, eski eşini, kayınvalidesini ve kayınpederini sokakta av tüfeğiyle vurularak öldürdü.

Erkan Ç, velayeti eski eşinde bulunan ve Çatak köyünde yaşayan 3 yaşındaki oğlu Kenan’ı kaçırarak, Çine ilçesi Soğancılar Mahallesi’ndeki evine götürdü. Erkan Ç, çocuğu almaya gelen eski eşi Aysun Ç, kayınvalidesi Aysel Uslu ve kayınpederi Refik Uslu ile sokakta tartışmaya başladı. Tartışmanın kavgaya dönüşmesi üzerine Erkan Ç, av tüfeğiyle Aysun Ç. ile Aysel ve Refik Uslu’ya ateş etti.

Aysel ve Refik Uslu olay yerinde, Aysun Ç. ise kaldırıldığı Aydın Devlet Hastanesinde öldü. Çine Emniyet Müdürlüğü ekipleri tarafından gözaltına alınan Erkan Ç’nin sorgusunun sürdüğü öğrenildi.

Kaynak: Milliyet

5 Nisan 2010 Pazartesi

Aslıhan Yılmaz



05/04/2010

Mersin’de evli 2 çocuk babası 39 yaşındaki Faruk T., hamile kaldığını ileri sürerek, çocuğu dünyaya getirmekte ısrar eden sevgilisi 25 yaşındaki Aslıhan Yılmaz’ı 7 tabanca kurşunuyla öldürdükten sonra polise teslim oldu.

Olay, bugün saat 03.00 sıralarında Güneykent Mahallesi’nde meydana geldi. Sanayi Sitesi’nde madeni yağ satışı yapan Faruk T., bir süredir birlikte olduğu sevgilisi Aslıhan Yılmaz’ı evinden alıp gezmeye çıktı. Bira içerek otomobil ile gezerlerken, genç kadın evli sevgilisine hamile olduğunu söyledi. Bunun üzerine Faruk T., sevgilisinden çocuğu hemen aldırmasını isteyince aralarında tartışma çıktı.

Faruk T., iddiaya göre bebeği dünyaya getirmekte ısrar eden sevgilisine, üzerinde taşıdığı ruhsatsız tabancasını çekerek kurşun yağdırdı. Vücuduna 7 kurşun isabet eden Aslıhan Yılmaz otomobilde öldü. Faruk T. de kapıyı açıp, sevgilisinin cesedini yol kenarına attıktan sonra Mersin Emniyet Müdürlüğü’ne giderek teslim oldu. Faruk T., sevgilisini öldürdüğünü cesedini de yola attığını söyledi.

Bunun üzerine söz konusu yere giden polis genç kadının cesedini buldu. Olay yerine yapılan incelemenin ardından Aslıhan Yılmaz'ın cesedi otopsi için Adana Adli Tıp Kurumu’na gönderildi. Kadının hamile olup olmadığı otopsi raporuyla belirlenecek.

Gözaltına alınan Faruk T.’in emniyetteki ilk ifadesinde, cinayeti sevgilisinin çocuğu doğurmakta ısrar etmesi üzerine işlediğini söylediği belirtildi.

Kaynak: Hurriyet

"Eşinin Burnunu Kesti"

05/04/2010

KARS'ta 6 çocuk annesi 40 yaşındaki Yosma Altunbey’in burnu, eşi ve kayınbiraderi tarafından kesildi. Burnu kesilen Altunbey babasının evine sığınırken, şiddet uygulayanlardan şikayetçi oldu.

Kent merkezine 26 kilometre uzaklıkta bulunan 130 haneli ve 700 nüfuslu Çığırgan Köyü'nde oturan ve birbirleriyle akraba olan Yosma Altunbey ve eşi 43 yaşındaki Mirsevdi Altunbey arasında dün öğle saatlerinde tartışma çıktı. Tartışmaya Mirsevdi Altunbey'in ağabeyi 45 yaşındaki Recep Altunbey de katıldı. İddiaya göre, Yosma Altunbey, tekme- tokat dövüldü. İki kardeş Yosma Altunbey'in burnunu bıçakla kesti. Kanlar içinde evinden çıkan Altunbey, aynı köydeki babası 65 yaşındaki Mihrali Şut'un evine, daha sonra Kümbetli Köyü'ndeki Jandarma Karakolu'na gitti. Eşi ve kayın biraderinden şikayetçi olan Yosma Altunbey, jandarmalar tarafından Kars Devlet Hastanesi'ne getirildi. Acil Servis'te tomografisi çekilen ve tedavisi yapılan Yosma Altunbey, burnunun kesildiğini, yüzü ve kolunda bıçak izleri bulunduğunu, gözünün morardığını söyledi.

Hastanede tedavi altına alınan Yosma Altunbey, yolda gelirken Jandarma Uzman Çavuş K.T.'nin araçta kendisine yumruk attığını ve şikayetçi olmaması konusunda tehdit ettiğini de iddia etti. Acil Servis koridorlarında da jandarmanın tepki gösterdiği kadın, “Eşim ve kayınbiraderim tarafından şiddet gördüğüm yetmiyormuş gibi jandarmadan da dayak yedim. Jandarma beni yumrukladı ve tehdit etti. Şikayetçi olmamı istemiyorlar. Ben de eşim, kayın biraderim ve jandarmadan şikayetçi oldum. Köyde can güvenliğim yok” diye konuştu.

Kaynak: Milliyet


------------ Konu Meclis'e taşındı: ---------------

Kurtulan: Köylerde Kadını Şiddetten Kim Koruyacak?

BDP'li Kurtulan, köylerde şiddet gören kadınların başvurabileceği hiçbir kurum bulunmadığını, ölüm ve ağır yaralanma olaylarına müdahale eden kolluk kuvvetlerinin de kadını korumak yerine ailesinin yönüne dönmeye zorladığını belirtti. Kurtulan, Kars'ta eşi ve kayınpederi tarafından burnu kesilen Altunbey'in yaşadıklarını Meclis'e taşıdı.

Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Van milletvekili Fatma Kurtulan, Kars'ta eşi ve kayınpederi tarafından dövüldükten sonra burnu kesilen Yosma Altunbey'in yaşadıklarını Meclis'e sordu. Altunbay, bir askeri yetkilinin eşinden ve kayınpederinden şikayetçi olmaması için baskı yaptığını söylemişti. Kurtulan, köylerde şiddet gören kadınların başvurabileceği bir kurum bulunmadığını, ölüm ve ağır yaralanma olaylarına müdahale eden kolluk kuvvetlerinin de kadınları korumak yerine şikâyetinden vazgeçirmeye çalıştığını vurguladı:

"Konuyla ilgili verdiğimiz bütün soru önergelerinin cevaplarında ilgili birimlerin kadına yönelik şiddet konusunda bilinçlendirilmesi için çalışmalar yürütüldüğünü; bu konudaki şikayetlerin titizlikle takip edildiğini dile getiriyorsunuz. Ancak bu olayda bir askeri yetkili, güçlükle canını kurtarmış bir kadını şiddetten korumak yerine darp etmiştir."


Devamı:
Kaynak: Bianet

4 Nisan 2010 Pazar

Gurur Duy!


Ermeni Feminist: Hayganuş Mark

Gurur Duy!

Yalan Söyleme!

Dilenme!

Çalış!

Dedikodu yapma!

Köleleşme!

Cesur ol, iyi ol!

Özenme!

Konuş!

Kadın ol!

İdealin olsun!

Uyuma!

Kendine saygı duy!

Yukarı bak!

Çirkinleşme!

2 Nisan 2010 Cuma

"Namus Belasına Döktüğünüz KAN Bizim"

Adana'da bıçaklanarak öldürülen Tuğçe Anlaş'ın (20) katil zanlılarının yargılandığı duruşma sonrasında Kadın Platformu üyeleri, "Kadınlar erkeklerin aşkını, sevgisini reddettiği için katlediliyor. Devletin aldığı cılız önlemler kadınları koruyamıyor" dedi; iki ayda 46 kadın ve iki travestinin öldürüldüğünü, altı kadının intihar ettiğini, sayısız kadının da şiddete ve cinsel tacize maruz kaldığını belirtti.

Sanıklar birbirlerini suçladı

Adana 5. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada, müebbet hapis cezası istemiyle yargılanan M.E. ve Atilla P., birbirlerini suçladılar. Anlaş'ın duruşmada tanık olarak dinlenen dayısı Serdal Susuzer ise M.E.'nin yeğenini daha önce tehdit ettiğini söyledi. Mahkeme, M.E.'nin kemik yaşının ölçülmesine ve diğer tanıkların dinlenmesine karar vererek duruşmayı erteledi.

"Namus belasına döktüğünüz kan bizim"

Duruşmadan sonra Adana Kadın Platformu üyeleri İnönü Parkı'nda bir basın açıklaması düzenleyerek Şubat ve Mart aylarında kadına yönelik şiddet raporunu açıkladı. "At sizin, silah sizin, şeref sizin, namus belasına döktüğünüz kan bizim" pankartı ve "Öldüren sevginizi istemiyoruz", "Namusumu kaybettim bulmayacağız" yazılı dövizler açan kadınlar, "Ölmek öldürmek istemiyoruz", "Kimsenin namusu olmayacağız", "Erkeklerin sevgisi her gün 3 kadını öldürüyor" sloganları attılar.

Kadınlar ayrıca "Kadın katliamlarına son" yazılı bir de tabut taşıdılar.

Platform üyesi avukat Sevil Arıcı, Türkiye'de her gün üç kadının, babası, eşi, sevgilisi, kardeşi ya da kendisinde bu hakkı gören herhangi bir erkek tarafından öldürüldüğünü belirtti. Arıcı, devlet görevlilerinin, bu cinayetleri önlemek için adım atmadığını, hatta teşvik eden adımlar attığını söyledi.

Kadına yönelik şiddet olaylarının günden güne arttığına işaret edene Arıcı, Adana'da öldürülen Demet Eygi, Tuğçe Anlaş, Derya Boğa'nın davaları ile Mersin'de öldürülen Gülbinşah Yerci'nin dosyasını takip ettiklerini hatırlattı.

Niğde Ulukışla'da 9 Mart 2010'da cinsel şiddet gören G.Ö.'nün davasını izleyeceklerini de vurgulayan Arıcı, davalara sahip çıkarak, hem mağdurların yakınlarına destek olmayı hem de suçluların hak ettikleri cezalara çarptırılmalarını hedeflediklerini dile getirdi. Tuğçe Anlaş, 30 Kasım 2009'da Seyhan Barajı ÇEAŞ Hidroelektrik Santrali Yüreğir kıyısındaki kayalıklarda 28 yerinden bıçaklanarak öldürülmüştü. (BB)


Kaynak: Bianet

Hafize T


02/04/2010

AYDIN'ın Söke İlçesi'nde, kendisini aldattığını düşündüğü eşi sekreter Hafize Topluca (33) ve patronu Gürkan Karakaş'ı (35) Kuşadası'nda bir restorana çağırıp konuştuktan sonra otoparkta av tüfeğiyle vurarak öldüren rehber öğretmen A.T. (34) tutuklandı.

A.T.'nin psikolojik sorunları olduğu öne sürüldü. Aralarında herhangi bir aşk ilişkisi olmadığı belirtilen Gürkan Karakaş ve Hafize Topluca'nın geride 3 yaşında birer kız çocuğu bırakması ise yürek burktu.

Söke'deki Yenikent Nebahat Alpan İlköğretim Okulu'nda rehber öğretmen olarak çalışan A.T., kendisini aldattığını düşündüğü, Çağla Pınar Özürlü Rehabilitasyon Merkezi'nde sekreterlik yapan 9 yıllık eşi Hafize Topluca ve patronu Gürkan Karakaş'ı, dün öğle saatlerinde, Kuşadası'na bağlı Soğucak Köyü'ndeki restorana yemeğe çağırıp konuştuktan sonra otoparkta av tüfeğiyle vurarak öldürdü.

Otomobiline binip Söke'ye giderek polise teslim olan A.T., sorgusunun tamamlanmasının ardından bugün Kuşadası Adliyesi'ne getirildi. Hakim karşısına çıkan ve olayın namus cinayeti olduğunu yineleyen A.T., tutuklandı, Söke Cezaevi'ne gönderildi.Bu arada, aynı rehabilitasyon merkezinde çalışan Gürkan Karakaş'ın eşi Funda Karakaş'ın ise yakınlarına yasak aşk iddialarının kesinlikle doğru olmadığını söylediği öğrenildi.

Acılı eş Funda Karakaş'ın, "Merkezde 35 kişi birlikte çalışıyorduk. Eşim ile Hafize arasında kesinlikle aşk ilişkisi yoktu. Sanırım katilin psikolojik sorunları var. Son günlerde sürekli bu yönde rahatsızlık yaratıyordu. Üç gün önce kızını Aydın'daki ailesinin yanına göndermiş. Olay günü eşim benim de Soğucak'taki yemeğe katılmamı istedi. Ama ben 'gidin sorunlarınızı kendiniz çözün' deyip gitmedim. Gitsem belki ben de ölecektim" dediği aktarıldı.

A.T.'nin Yenikent Nebahat Alpan İlköğretim Okulu'ndaki mesai arkadaşları ise "psikolojik sorunları var mıydı" yönündeki soruları yanıtsız bıraktı.Aralarında herhangi bir aşk ilişkisi olmadığı belirtilen Gürkan Karakaş ve Hafize Topluca'nın, geride 3 yaşında birer kız çocuğu bırakması da yürek burktu. Otopsi icin cesetleri İzmir Adli Tıp Kurumu'na gönderilen Gürkan Karakaş'ın memleketi Aksaray'da, Hafize Topluca'nın ise Söke ya da Aydın'da toprağa verileceği bildirildi.

Kaynak: Milliyet

1 Nisan 2010 Perşembe

Lütfiye Dümen


01/04/2010

Tekirdağ'da 16 yıllık polis memuru Gürkan Dümen (42), kredi kartı borcu nedeniyle tartıştığı eşi Lütfiye Dümen'i (41), iki çocuğunun gözleri önünde beylik tabancasıyla öldürdü, ardından da intihar etti.

Dümen'in borçları nedeniyle sıkıntılı günler geçirdiği, bir ay önce kanserden ölen annesinin ardından da "Güzel anneciğimi para bulup da iyileştiremedim" diyerek kendisini sorumlu tuttuğu öğrenildi. Tekirdağ Emniyet Müdürlüğü Koruma Şubesi’ne bağlı olarak valilik polis noktasında görev yapan Dümen, Altınova Mahallesi Gözde Sokak Omca Sitesi 3. kattaki evinde dün sabah işe gitmek için hazırlanmaya başladı. Bu sırada Dümen ile 11 yıllık eşi, kredi kartı borçları nedeniyle tartışmaya başladı. Tartışma sesleri üzerine Batuhan ve Dümen işe gitmek için evin dış kapısını açtığı sırada tartışma iyice büyüdü ve kavgaya dönüştü. Dümen beylik tabancasıyla eşi Lütfiye'nin başına bir el ateş etti. Ardından da kendini vurdu. Anne ve babalarının ölümüne tanık olan ve ağlayan Batuhan ve Sudenaz’ı açık olan kapıdan içeriye giren komşuları, hemen evden uzaklaştırdı. Gelen sağlık ekipleri de çiftin öldüğünü belirledi.

Aynı apartmanda oturan Lütfiye Duman'ın annesi Yaşariye Öner, üst kattan gelen silah sesleri üzerine merdivenlerden yukarıya çıktığında kızı ve damadının öldüğünü görünce baygınlık geçirdi. Dümen'in kredi kartları borcu nedeniyle sıkıntılı günler geçirdiği ve bir ay önce kanserden annesini kaybettiği öğrenildi. Arkadaşlarına annesini para bulamadığı için tedavi ettiremediğini söyleyen Dümen'in bu yüzden kendisini sorumlu tuttuğu belirtildi. Gürkan'ın meslektaşlarına sık sık "Güzel anneciğimi para bulup da iyileştiremedim. Bu kredi kartı borçları beni öldürecek” dediği öğrenildi.

Kaynak: Milliyet

Havva E.




31/03/2010

Diyarbakır'da ahırda asılı bulunan 14 yaşındaki Havva E.'nin amca oğullarının tecavüzüne uğrayıp, öldürüldüğü belirlendi.Cinayeti, genç kızın tırnaklarının arasındaki doku örneği aydınlattı Diyarbakır'ın Kocaköy ilçesinde, ahırda asılı halde bulunan 14 yaşındaki Havva E.'nin intihar etmediği, amcasının oğullarının tecavüzüne uğrayıp öldürüldüğü ortaya çıktı.

Havva'nın tırnaklarının arasında doku örnekleri bulununca tutuklanan dört zanlı hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis istemiyle dava açıldı. Tüyler ürperten olay, 29 Nisan 2009'da Kocaköy ilçesinde yaşandı. Ailesinin yedi çocuğundan biri olan 14 yaşındaki Havva E. ahırda asılı halde bulundu. Genç kızın intihar ettiği iddiası, olayı soruşturan savcının dikkati sayesinde çürütüldü ve cinayet ortaya çıktı. Önce, Havva'nın cinsel organında morluklar bulundu ve kızlık zarının son 5 gün içerisinde yırtılmış olduğu belirlendi.

Bunun üzerine soruşturmayı yürüten savcı Havva'nın tırnak aralarından doku örnekleri aldırdı. Ailenin erkeklerinin de aralarında bulunduğu şüpheli kişilerden de kan örnekleri alınıp İstanbul Adli Tıp Kurumu'na gönderildi. Raporda, Havva'nın tırnak aralarındaki doku ile amcasının oğulları Hüseyin E. (19) ve Mehmet E.'ye (20) ait DNA örneklerinin uyuştuğu belirlendi. Savcının talimatıyla ocak ayında gözaltına alınan Hüseyin E., Mehmet E. ve 17 yaşındaki V.E. ile azmettirici iddiasıyla Abdurrahman E. (43) tutuklandı.

Havva'nın ablası Muhbet E. de savcıya verdiği ifadede şunları söyledi: "Olaydan bir hafta önce durgundu. 'Neyin var' diye sorunca dağda kuzuları otlatırken amcamın oğulları Hüseyin ile V.'nin kendisine tecavüz ettiğini ve bunu anlatması halinde kendisini öldüreceklerini söylediğini anlattı." Sanıklardan Hüseyin, Mehmet ile V.E.'nin küçük yaşta çocuk öldürmek, suç gizleyip, delilleri karartmak ve tecavüz, Abdurrahman E.'nin ise cinayete azmettirmek suçlarından ağırlaştırılmış müebbetle cezalandırılmaları istendi.

Kaynak: Milliyet

Saniye Yıldız


01/04/2010

DENİZLİ merkeze bağlı Güzelköy'de, fayans ustası 38 yaşındaki Erkan Yıldız, evi terketmek isteyen 14 yıllık eşi 31 yaşındaki Saniye Yıldız'ı, 3 çocuğunun gözü önünde av tüfeğiyle öldürdükten sonra, aynı silahı çenesine dayayıp ateşleyerek yaşamına son verdi.

Olay, bugün saat 08.30 sıralarında merkeze bağlı Güzelköy'de, 35 numaralı evde meydana geldi. Şiddetli geçimsizlik nedeniyle bir süre önce evi terk eden 3 çocuk annesi Saniye Yıldız, dün akşam eve döndü. 14 yıllık evli çift, geceyarısı tekrar tartışıp kavga etti.

Daha önce de iki kez evi terk eden Saniye Yıldız, sabah kalkar kalkmaz eşyalarını toplayıp çocuklarını geride bırakarak yeniden evden ayrılmaya yeltendi. Bunu gören fayans ustası Erkan Yıldız, çılgına döndü. Eşini ikna edemeyen Erkan Yıldız, ruhsatsız av tüfeğini alarak dehşet saçtı. Öfkeli koca, çocukları 14 yaşındaki İ., 11 yaşındaki H. İ. ve 7 yaşındaki Y.'nin gözleri önünde 14 yıllık eşi Saniye Yıldız'ı göğsünden vurarak öldürdü.

Yaşadığı şokla evden koşarak çıkan çiftin büyük çocukları İsmet, yakındaki akrabalarına giderek yardım istedi. Akrabalar ve komşuların eve geldiğini gören Erkan Yıldız, bu kez av tüfeğini çenesine dayayarak ateşledi. Fayans ustası Yıldız, korku içindeki çocuklarının gözleri önünde can verdi. 112 Acil Servis ekiplerinin evde kanlar içinde bulduğu Erkan Yıldız ve eşi Saniye Yıldız'ın cenazeleri savcının incelemesi sonrası otopsi için Pamukkale Üniversitesi Hastanesi morguna kaldırıldı.

ANNE VE BABALARININ ÖLÜMÜNE TANIK OLDULAR

Acı haberi alan Erkan Yıldız'ın annesi Fatma Yıldız ve yakınları sinir krizi geçirdi. Yaşlı kadın, yakınları tarafından güçlükle sakinleştirildi. Annelerinin öldürülmesine ve babalarının intiharına tanık olan İsmet, Halil İbrahim ve Yağmur Yıldız ise psikolojik destek verilmek üzere İl Emniyet Müdürlüğü Çocuk Şubesi'ne getirildi. Çocukların ifadelerinin savcı tarafından psikolog gözetiminde alınacağı bildirildi.

DEDİKODULAR BUNALTTI

Yıldız çiftinin son bir yıldır şiddetli geçimsizlik yaşadığı, sürekli tartışıp kavga ettiği öğrenildi. Erkan Yıldız'ın daha önce iki kez evi terk eden eşi Saniye Yıldız hakkında Sevindik Polis Merkezi'ne kayıp müracaatında bulunduğu kaydedildi. Saniye Yıldız'ın evi terk ettikten sonra baba evine dönmediği, bu yüzden köyde dedikodular yapıldığı, Erkan Yıldız'ın da bu dedikodulardan rahatsız olduğu ileri sürüldü.

Kaynak: Milliyet

Esra Güler


"Aşkına karşılık vermeyen hemşire kuzenini bıçakla yaraladı"

01/04/2010

MERSİN Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’na (SHÇEK) bağlı Özürlü Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi’nde görev yapan hemşire 22 yaşındaki Esra Güler, aşkına karşılık vermediği amcasının oğlu 25 yaşındaki Mehdi Güler tarafından 3 yerinden bıçaklanarak yaralandı.

Olay, bugün öğle saatlerinde Sağlık Mahallesi 23 Evler Parkı’nda meydana geldi. İddiaya göre hemşire Esra Güler, Batman’dan gelen ve kendisini telefonla arayan amcasının oğlu Mehdi Güler ile parkta buluştu. Burada bir süre konuşan Mehdi Güler, tartışmaya başladığı hemşire kuzenine bıçakla saldırdı. Göğsünden, sırtından ve sol kol altından aldığı bıçak darbeleriyle ağır yaralanan Esra Güler, götürüldüğü Toros Devlet Hastanesi’nde tedaviye alındı. Hayati tehlikesi bulunan Güler, polise verdiği ilk ifadesinde, kendisini aşkına karşılık vermediği için amcasının oğlu Mehdi Güler’in bıçakladığını söyledi. Polis, kaçan şüphelinin yakalanması için çalışma başlattı.

Kaynak: Miliyet

"Şizofren kıza tecavüze 17.5 yıl hapis"

01/04/2010

ZONGULDAK’ın Kozlu Beldesi’nde, babasından kaçan şizofreni hastası 24 yaşındaki kıza, yardım etme bahanesiyle evine götürüp tecavüz ettiği iddiasıyla tutuksuz yargılanan 30 yaşındaki Mustafa Karagöz, 17.5 yıl hapis cezasına çarptırıldı.

Olay, 2007’nin Ağustos ayında Semra A.’nın belde merkezinde ailesiyle birlikte oturduğu evin sokağında meydana geldi. İddiaya göre gece 23.00 sıralarında sokaktan geçen Mustafa Karagöz, şizofreni hastası olan Semra A. ve babası 60 yaşındaki Aşkı A.’yı tartışırken gördü. Semra A., babasının elinden kurtularak kaçmaya başladı. Bu sırada Karagöz, kızının peşinden gitmek isteyen Aşkı A.’ya elindeki bira şişesini atarak, “Kızı rahat bırak” diye tehdit etti. Daha sonra koşarak Semra A.’ya yetişen Karagöz, kalacak yeri olmadığını söyleyen genç kızı evine götürdü. Mustafa Karagöz, Semra A. ile evinde 3 gün boyunca ilişkiye girdi. Baba Aşkı A.’nın polise şikayeti üzerine Semra A.’yı serbest bırakan Mustafa Karagöz hakkında, Zonguldak 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı.

‘KAPIYI ÜZERİME KİLİTLEDİ’
Daha önce görülen duruşmalarda ifade veren Semra A., olay günü babasıyla tartışırken Mustafa K.’nın kendisine yardım ettiğini, elindeki bira şişesini babasına fırlattığını söyledi. Babasından kurtulduktan sonra gidecek yeri olmadığı için Mustafa K. ile birlikte gittiğini anlatan Semra A., “Evine gittiğimiz gece benimle ilişkiye girdi. 3 kez benimle ilişkiye girdi. Gündüzleri evden çıkarken kapıyı kilitliyordu. Bana evin temizliğini yaptırıyordu. Evde Mustafa’nın annesi de vardı. Daha sonra beni bıraktı” dedi.

‘EVLENMEK İSTİYORDUM’
Mustafa Karagöz ise, Semra A.’nın hastalığını sonradan öğrendiğini öne sürerek kendini şöyle savundu: “Semra A.’yı babasıyla tartışırken gördüm. Müdahele ettim. Semra A. kendisini kurtarmamı istedi. Tavır ve hareketleri normal görünüyordu. Herhangi bir akıl hastalığı görünmüyordu. Ben de Semra A.’yı alarak tehdit olmaksızın evime götürdüm. Aynı gece kendi isteğiyle birlikte olduk. Ben kendisiyle evlenmek istiyordum.”

TUTUKSUZ GELDİ, CEZAEVİNE KONULDU
Dün görülen karar duruşmasında, tutuksuz yargılanan Mustafa Karagöz ve iki tarafın avukatları hazır bulundu. Duruşmada, Adli Tıp Kurumu’ndan gelen, Semra A.’nın akli dengesinin bozuk olduğu, tecavüz sonrası da ruh sağlığının bozulduğu yönündeki raporlar okundu. Mahkeme heyeti, raporlar ışığında sanığı, ‘Kendini koruyamayacak durumda olan kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, tehdit ve tecavüz’ suçlarından 17.5 yıl hapis cezasına çarptırdı. Mustafa Karagöz, mahkeme çıkışında polis tarafından kelepçelenerek, Zonguldak M Tipi Kapalı Cezaevi’ne gönderildi.


Kaynak: Milliyet