15 Şubat 2015 Pazar

Ozgecan Aslan


evine ulasmak icin bindigi minibus soforu tarafindan kacirilarak tecavuz girisimine maruz kaldi. bicak ve kafasina aldigi levye darbeleri ile yasamini yitirdi. cansiz bedeninin elleri kesildi, yakildi ve yakinlardaki bir dere yatagina bir cop gibi atildi. 

bunlar olmasaydi, evine gidecek, kapiyi calacak, annesi ile sohbet edecek, dislerini fircalayip ertesi gun okuluna gitmek icin yeni bir gune uyanmak uzere uyuyacakti. tipki simdi sonsuza kadar oldugu gibi...

tecavuz faili yakalandiginda ozgecan'in tirnak izleri yuzunde hala tazeydi.

8 Haziran 2010 Salı

Serdar Turgut'un Rojin'e Hakaretten 2 Yıl 4 Ay Hapsi İstendi


Kürt şarkıcı Rojin'i "dağa kaldırmaktan ve seks kölesi yapmaktan" bahsettiği köşe yazısı nedeniyle yargılandığı davada, Akşam gazetesi yazarı Turgut'un "basın yoluyla hakaret"ten 2 yıl 4 ay hapsi istendi. Savcı, "cinsel taciz"den beraat istedi.
---
Akşam gazetesinde yayımlanan köşe yazısında şarkıcı Rojin'e (Rujin Ölker) hakaret ettiği gerekçesiyle hakkında 7 aydan 4 yıla kadar hapis istemiyle dava açılan Serdar Turgut'un 2 yıl 4 aya kadar hapis cezasına çarptırılması istendi.

Bakırköy 2. Asliye Ceza Mahkemesinde görülen davanın dünkü duruşmasına sanık Serdar Turgut katılmadı, Rojin hazır bulundu. Duruşmada esas hakkındaki görüşünü açıklayan Cumhuriyet Savcısı, Turgut'un, 24 Ekim 2009 tarihli Akşam gazetesinde yayımlanan "PKK teröristi olmadığıma pişmanım" başlıklı yazısında Rojin'in şeref ve haysiyetine yönelik hakaretamiz ifadeler kullandığını belirtti.

Turgut'un ''basın yoluyla alenen hakaret'' suçundan 3 ay ile 2 yıl 4 ay arasında hapis cezasına çarptırılmasını talep eden Cumhuriyet Savcısı, ''cinsel taciz'' suçunun yasal unsurları oluşmadığından Turgut'un bu suçtan beraatına karar verilmesini istedi. Cumhuriyet Savcısı, Turgut hakkındaki hükmün açıklanmasının CMK'nın 231. maddesi uyarınca geri bırakılmasına karar verilmesini de talep etti. Rojin'in avukatı Müçteba Kılıç Turgut'un cezalandırılmasına karar verilmesini isterken Rojin de ''seks kölesi olarak ve örgüt üyesiymiş gibi'' gösterilmekten dolayı sıkıntılı günler geçirdiğini belirtti. Duruşma sanık avukatının yazılı savunma hazırlaması için ertelendi.

"Rojin ismini masal kahramanı olarak değerlendirdim" demişti

Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı'nın hazırladığı iddianamede, Turgut'un yazısı ile ile "Rojin'in onur, şeref ve saygınlığına saldırdığı, cinsel amaçlı olarak taciz ettiği" belirtilerek, "basın yoluyla hakaret" ve "cinsel taciz" suçlarından 7 ay ile 4 yıl 8 ay arasında hapis veya adli para cezasına çarptırılması istenmişti.

Yazısında Türkiye'ye gelen Barış Gruplarının karşılanmasıyla dalga geçen, Rojin'i "dağa kaldırıp seks kölesi yapmak istediğini" yazan Turgut ise iddianamede yer alan ifadesinde "yazıda Rojin'i kast etmediğini, Rojin ismini bir masal kahramanı ve yazıya uygun şiirsel bir isim olarak değerlendirdiğini" söylemişti.

Davanın ilk duruşmasında ise Turgut, "Yazıya başladım, sonrasında insan zaten o akış içinde kendi olmaktan çıkıyor. Genç yaşlarda dağa çıkan bir çeteci gibi düşünüp, o kurgu ile hayal ediyorsunuz" demişti. Gazeteciliğe başladıktan kısa bir süre sonra "kara mizah üslubunu" benimsediğini anlatan Turgut, yazılarında rahatsız edici ve çarpıcı yaklaşımlar kaleme aldığını savunmuştu.

Sanatçı Rojin, yazının ardından yaptığı açıklamada Turgut'a "Bu fütursuzluğun nedeni Kürt ve kadın olmam mı?" diye sormuş, ardından Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı'na giderek gazeteci hakkında suç duyurusunda bulunmuştu. Turgut, Bakırköy 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde Rojin'in aleyhine açtığı 100 bin TL'lik tazminat davasında da yargılanıyor. (BB/TK)

Haber: BİANET

Gülistan Gümüş'ün Katilleri Yeniden Yargılanacak


Yargıtay 1. Ceza Dairesi, Diyarbakır'da Temmuz 2006'da, saklandığı çeyiz sandığında uzun namlulu silahla taranarak öldürülen bir çocuk annesi Gülistan Gümüş ile ilgili dava dosyasındaki inceleme tamamladı.

İnceleme sonunda verilen kararda, Diyarbakır 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nin, aralarında Gülistan Gümüş'ün imam nikâhıyla birlikte yaşadığı Ömer Taş'ın da bulunduğu dördü tutuklu sekiz sanıkla ilgili kararı "usul yönünden" bozuldu.

Yargıtay kararında, "Aynı eylemlerin failleri olarak yargılanan sanıklar arasında menfaat çatışması bulunduğu halde, tüm sanıkların savunmalarının aynı müdafi tarafından yaptırılarak kamu davasının yürütülüp sonuçlandırılması suretiyle Avukatlık Kanunu'nun 38/b maddelerine muhalefet edilmesi usule aykırı olup bu gerekçeyle bozulmasına oy birliğiyle karar verildi" denildi.

Berdel usulüyle evlendirilmiş, "erkek çocuk doğuramadı" diye baskı görmüştü

Diyarbakır'ın Çınar ilçesinde "berdel" usulüyle evlendirilen Gülistan Gümüş, eşinin ailesinden "erkek çocuk doğuramadığı' gerekçesiyle baskı görmüştü. Baskılara dayanamayıp İstanbul'a yerleşen Gümüş, daha sonra "berdel bozulur" düşüncesiyle köyüne dönmüş ancak Temmuz 2006'da imam nikâhıyla birlikte yaşadığı Ömer Taş tarafından öldürülmüştü.

Mahkeme, "töre" cinayetini açıklamıştı

Diyarbakır 1. Ağır Ceza Mahkemesi, sanıklardan Mehmet Şah Taş ve Ömer Taş'ın, Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) "töre saikiyle kasten insan öldürme" suçunu kapsayan 81/1. maddesi uyarınca müebbet hapisle cezalandırılmalarına karar vermişti.

Diğer tutuklu sanıklar Bahattin Gümüş ve Hamdullah Taş ise suçun işlenmesine yardım ettikleri gerekçesiyle 18'er yıl 4'er ay hapis cezasına çarptırılmıştı. Tutuksuz yargılanan sanıklar Abdurrahim Gümüş, Gülistan Gümüş'ün kardeşi Memduh Gümüş, amcası İdris Gümüş ve Ömer Taş'ın kardeşi İzzettin Taş'ın da aynı suçtan 15'şer yıl hapis cezasıyla cezalandırılmalarına karar verilmişti. Mahkemenin gerekçeli kararında, "Gülistan Gümüş'ün açıkça tahrik oluşturacak bir eyleminin söz konusu olmadığı" ve "sanıkların yörenin toplumsal kurallarına uygun davranmadığı gerekçesiyle, töre gereği Gümüş'ü öldürdüğü" belirtilmişti.

Gerekçeli kararda, "Gülistan Gümüş'ün bir başkasıyla olduğu veya uygunsuz davranışları tespit edilemediği halde yalnızca içinde bulunduğu koşullara uygun olmayacak şekilde eşiyle ilgili bir kısım sorunlarının olması, başka bir şehre taşınma isteği, cep telefonu taşıması ve kullanması, eşinin rızası dışında Diyarbakır'a ailesinin ve yakınlarının yanına gidip geliyor olmasının, yörenin toplumsal ahlak kuralları içerisinde olumlu değerlendirilmediği görülmüştür" denilmişti. (BB/TK)

Haber: BİANET

31 Mayıs 2010 Pazartesi

Hüsne Coşaran

28/05/2010

Karısını pompalı tüfekle öldürüp kayıplara karışan Yusuf Coşaran'ın oğlunu arayarak "anneni öldürdüm ben de intihar edeceğim" dediği öğrenildi.


Esenyalı Mahallesi Bulvar Caddesi Yonca Sokaktaki olay bu sabah saatlerinde gerçekleşti. İddiaya göre Yusuf Coşaran sürekli tartışma yaşadığı eşi ile bugün de tartışmaya başladı. Ailenin iki çocuğu Tolga ve Handan Coşaran'ın işte olduğu saatlerde çıkan tartışma giderek büyüdü. Yusuf Coşaran evde bulundurduğu pompalı tüfekle eşi Hüsne Coşaran'ı öldürdü.

Yusuf Coşaran cinayetin ardından yanına aldığı pompalı tüfekle evden çıkıp kayıplara karıştı. Oğlu Tolga'yı telefonla arayan Yusuf Coşaran “Anneni öldürdüm ben de ormana kaçtım intihar edeceğim" dedi. Silah seslerini duyan komşuların haber vermesi üzerine olay yerine gelen polis evde Hüsne Coşaran'ın cesedini buldu. Olay yeri inceleme ekipleri cinayetin işlendiği dairede çalışma yaparken çiftin komşuları ve akrabaları da meraklı gözlerle olup biteni izledi. Annelerini kaybeden Tolga ve Handan Coşaran akrabaları tarafından teselli edilmeye çalışıldı. Bu arada ailenin yakınları habercilere de tepki gösterdi. Vatandaşlar cinayetin neden işlendiğini bilmediklerini söylerken Hüsne Coşaran'ın cesedi yapılan incelemenin ardından Pendik Devlet Hastanesi morguna kaldırıldı. Polis cinayetten sonra kayıplara karışan kocayı yakalamak için çalışmalarını sürdürüyor.

Haber: Milliyet

30 Mayıs 2010 Pazar

Şiddet Gören Kadına Mahalle Desteği

27/05/2010

Adana'da beş yıl önce evlendiği eşi G.Ç.'nin "kendisine evlilikleri boyunca kötü muamele ve onur kırıcı davranışta bulunduğu" gerekçesiyle boşanma davası açan P. Ç.'ye ailesi, yakınları ve komşuları da destek verdi.

Sabah gazetesinin haberine göre, Adana 3. Aile Mahkemesi'nde görülen davanın dünkü duruşması öncesinde adliye önünde buluşan gruptakiler, "Anneler şiddet görmesin", "Kayralar ağlamasın", "Anneler bir melektir", "Kadına uzanan eller kırılsın" yazılı dövizler taşıyarak kadına yönelik şiddeti protesto etti. P.Ç.'nin babası B.Ç.,kızına ve torununa destek olmayı sürdüreceklerini söyledi; "Aile içi şiddetin son bulmasını, babaların daha medeni ve akılcı davranmasını istiyoruz" dedi.

Gülbahar: "Umut verici"

P.Ç.'ye desteği değerlendiren avukat Hülya Gülbahar "Kadına karşı şiddet ile asıl mücadele, toplum şiddete sıfır hoşgörü noktasına ulaştığı zaman başlayacak. Bu protesto, toplumda bu bilincin yeni yeni şekillenmeye başladığını gösteriyor; umut verici" dedi.

Boşanma, maddi ve manevi tazminat davası açtı

P.Ç. Adana 3. Aile Mahkemesi'nde "eşe karşı kötü muamele ve onur kırıcı davranış" nedeniyle boşanma, 50 bin TL maddi ve 100 bin TL manevi tazminat talebiyle dava açmıştı. P.Ç., avukatı Serdar Kabaş aracılığıyla mahkemeye verdiği dilekçede, "eşinin üç yaşındaki kızlarına da şiddet uyguladığını, kızının bu nedenle konuşamadığını ve pedagojik destek aldığını" belirtmişti. (BB)

Haber: Bianet

Bayındır, "Hastanede Şiddet"i Bakan Akdağ'a Sordu

28/05/2010

BDP'li Bayındır, Ulucanlar Göz Hastanesi Başhekim Yardımcısı Eyicil'in Başhemşire Hoşnam'a fiziksel ve psikolojik şiddet uyguladığı iddialarını Sağlık Bakanı Akdağ'a sordu. Bayındır, "Kadın sağlık çalışanlarına yönelik şiddet olaylarını önlemek için nasıl tedbirler almayı düşünüyorsunuz?" diye sordu.

Burçin BELGE burcin@bianet.org

Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır, Ulucanlar Göz Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde Başhemşire Özlem Hoşnam'a Başhekim Yardımcısı Dr. Ömer Eyicil'in şiddet uyguladığı iddiasını Meclis'e sordu.

Sağlık kurumlarında sağlık çalışanlarına yöneticilerinin fiziksel ve psikolojik şiddet uyguladığı olayların yaygınlaştığını belirten Bayındır, "Hükümet kadına yönelik şiddeti önlemeye yönelik genelgeler çıkardığını ve kamu kurumlarında eğitimler verdiğini belirtirken kadına yönelik şiddet kamusal alanda da yaygınlaştı" dedi.

Bayındır, İstanbul Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Dr. Yusuf Özertürk'ün 15 Ocak 2009'da aynı hastanenin hematoloji uzmanı Dr. Dilek Argon'a hastane koridorunda, çalışanların önünde hakaret ettiğini, sonra da Argon'u bir odaya kapatıp ağır sözlü ve fiziksel şiddet uyguladığını hatırlattı.
Bayındır'ın Recep Akdağ'a soruları

Ulucanlar Göz Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekim Yardımcısı Dr. Ömer Eyicil'in de 26 Mayıs'ta Başhemşire Özlem Hoşnam'a fiziksel ve psikolojik şiddet uyguladığını belirten Bayındır, verdiği yazılı soru önergesinde Sağlık Bakanı Recep Akdağ'a şu soruları yöneltti:

- İnsanlık onurunu ve haysiyetini inciten davranışlarda bulunan başhekim yardımcısını görevden almayı düşünüyor musunuz?

- Yöneticilerin çalışanlar üzerinde korku, baskı ve şiddet uygulaması bir yönetim biçimi midir?

- Sağlık kurumlarında son zamanlarda artış gösteren kadın sağlık çalışanlarına yapılan bu şiddet olaylarını önlemeye yönelik nasıl tedbirler almayı düşünüyorsunuz?

- Şiddet uygulayan başhekim yardımcısı hastanede, toplam kalite uygulamaları kapsamında oluşturulan kadına yönelik şiddeti önleme komisyonunun başına nasıl getirilmiştir?

- Görevi hastaya iyi bakmak, iyileştirmek, tedavinin etkinliğini sağlamak olan hemşirelerin görev tanımlarının dışında, angarya işlerde çalıştırılmasını doğru buluyor musunuz?

- Kadına yönelik şiddetle mücadele kapsamında verilen hizmet içi eğitimlerin çok fazla yararlı olmadığı görülmektedir. Bu bağlamda kadına yönelik şiddet olaylarını ortadan kaldırmaya yönelik eğitim dışında farklı politikalar gündeminizde var mıdır?
Neler olmuştu?

Ulucanlar Göz Hastanesi Başhemşiresi ÖzlemHoşnam'ın anlatımına göre, hemşire arkadaşları Hoşnam'a görev tanımları dışında çalıştırıldıkları yönünde şikayette bulundu. Hoşnam, arkadaşlarının şikayetlerini iletmek üzere Personelden Sorumlu Dr. Ali Hacıimamoğlu'nun odasına girdi. O sırada odada Başhekim Yardımcısı Dr. Ömer Eyicil ve Ankara Tabip Odası Başkanı Dr. Beyazıt İlhan da bulunuyordu.

İddiaya göre, şikayetleri duyan Eyicil "hemşirelerin paspas da dahil her işi yapması gerektiğini" söyledi ve Hoşnam'a hakaret etti. Hastanede toplam kalite uygulamaları kapsamında oluşturulan Kadına Yönelik Şiddeti Önleme Komisyonu'nun başında da yer alan Eyicil, odadan çıkan Hoşnam'ın peşinden gidip boğazını sıktı ve yere itti. Olayın ardından Hoşnam "10 gün iş göremez raporu" aldı. (BB)

Haber: Bianet

Ağrı'da 4 günde 5 kadın intihar etti

29/05/2010

Hümeyra PARDELİ/AĞRI, (DHA)

AĞRI’nın Diyadin İlçesi'nde 2 gün içinde 3 kadın intihar etti. Köylerdeki intiharlar yetkilileri harekete geçirdi. Ağrı’ya 60 kilometre uzaklıkta olan, daha önce kadına şiddet ve töre cinayetleri ile gündeme gelen Diyadin İlçesi'nde 3 kadın kendilerini asarak yaşamlarına son verdi.

Kaplıcaları ile ünlü Diyadin İlçesi'nde intihar olayları Tendürek Dağı eteklerindeki Yanıkçukuru ve Yolcupınar’ı köylerinde meydana geldi. Yanıkçukur Köyü'nde oturan 20 yaşındaki Saniye Çelik dün cumartesi günü kendi evlerinin tavanına iple astı. Saniye Çelik’in ölüm nedenini belirlemek için otopsi çalışmaları ve soruşturma sürdürülürken yörede bir ilk yaşandı. Yanıkçukur’a komşu olan Yolcupınar Köyü'nde evde kimsenin olmadığı bir sırada 18 yaşındaki Özlem Demir ile dayısının eşi 21 yaşındaki Şehriban Polat’ın birlikte intihar ettikleri haberi kısa sürede duyuldu.
Zorla evlenderilmek istenen ve buna karşı çıkan Özlem Demir’in, aynı odada 5 aylık evli olan Şehriban Polat’la intihar etmesi şüpheli bulundu. Bu sabah saatlerinde iki kadının yazlık olarak kullanılan eve girerek iple kendilerini astığı belirtildi. Kadınların içeri girilmesini önlemek için kapının arkasına büyükçe bir taş koydukları ileri sürüldü.

İntihar eden kadınların cesedini Özlem Demir’in kardeşi Songül Demir buldu ve saat 10.00 sıralarında olay jandarmaya bildirildi. Cesetler otopsi için Trabzon Adli Tıp Kurumu’na gönderildi. Şehriban Polat’ın eşi Süleyman Polat’ın ise İzmir’e inşaatlarda çalışmaya gittiği için köyde bulunmadığı belirtildi.
Yolcupınar Köyü Muhtarı Kemal Yıldırım, köyde şimdiye kadar böyle bir olayla karşılaşmadıklarını söyledi. Özlem Demir’in komşu Oğlaklar Köyü'nden birisiyle nişanlı olduğunu anlatan Muhtar Yıldırım, “Özlem, kız kardeşi Songül’e ‘Biz telefonla konuşmayşa gidiyoruz. Sen sakın gelme’ diyor. Sonra da aynı yerde iple intihar ediyorlar. Küçük kız bir saat kadar bekledikten sonra eve gidiyor. Kapıyı açamayınca dayısı Yusuf Polat’tan yardım istiyor ve kapıyı zorla açıyorlar. Korkunç olayla karşılaşıyorlar. Biz de olaya çok şaşırdık. İlk kez köyümüzde kadın intiharı oluyor” dedi.

Bilim adamları kadın intiharları için ‘örtülü cinayet’ derken, Diyadin Kaymakamı Berkan Sönmezay, kadın ve kızların intihar olaylarına yörede sıkça rastlandığını söyledi. Bunların büyük bir bölümünün aile içi şiddetten kaynaklandığına işaret eden Kaymakam Berkan Sönmezay, “Duyduğumuz kadarıyla bugün intihar eden Özlem Demir, yaşlı biriyle evlendirilmek isteniyormuş. Konu araştırılıyor. Ancak iki kadının aynı oda içerisinde intahar etmesi pek de mantıklı gelmiyor. Cenazeler otopsi için Trabzon’a gönderildi. Kesin bilgilere otopsi sonrası ulaşacağız” diye konuştu.
Diyadin İlçesi'nde incelemelerde bulunmak üzere geldiği sırada intihar olaylarını öğrenen Vali Ali Yerlikaya, “İki gün içinde üç kadının intihar etmesi oldukça düşündürücü. Geriye dönük olarak bu olayların araştırılması gerekiyor. Konu hakkında emniyet müdürü ve jandarma komutanımız ilgilenecek” dedi.

Haberin tümü: Radikal